Kişisel Gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kişisel Gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2013 Pazartesi

ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

                                      ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ-2
   Bir önceki makalemde öğrencinin çalışma planından ve çalışma ortamından bahsetmiştim.Bu makalemde etkili çalışma yöntemleri konusuna devam etmek istiyorum.Öğrenci önce konuyu sınıfta öğrenmelidir.Sınıf içerisinde iken anlamadığı kısımları mutlaka sınıf ortamında paylaşmalıdır.Unutmamalıdırki okul ve sınıf ortamı öğrenme ortamlarıdır.Okula öğrenci herşeyi bilerek gelmez,bilgilerini yenilemek ve yeni bilgiler kazanmak için gelir.Bu nedenle sınıf ortamında sorular sorması çok normaldir.Bazı öğrencilerimiz soru sorunca mahçup duruma düşeceğini düşünürler.Bu yanlış bir düşüncedir.Aksine soran sorgulayan öğrenciler her zaman daha makbuldür.Bu kısma kadar yazdıklarım etkili ders çalışma yöntemi ile ilgili değildir.Ancak etkili ders çalışmayı etkileyecek ön basamaklardır.Öğrenci sınıfta anlatılan konuyu sınıf içerisinde dinlemedi,konu ile ilgili ön bilgiler kazanmadıysa evinde ders çalışırken ne kadar etkili yöntemler seçsede kazanımlar yetersiz olduğundan bilgi kalıcı ve etkili olmayacaktır.Bu nedenle dersi derste öğreneceğiz,evde tekrar ederek konuyu zihnimizde yer vereceğiz.Konuyu unutmamak için tekrarı günü gününe yapacağız,konu ile ilgili kendimiz sorular hazırlayıp sınıf ortamında paylaşacağız,en etkili çalışma yöntemlerinden biriside yazarak çalışmadır.Bilgileri tekrar ederken notlar tutarak yada anlattıklarımızı yazarak daha kalıcı bilgilere dönüştürebiliriz.Konu ile ilgili konuyu hatırlatıcı şekiller semboller kullanabiliriz.Evde ve okulda çalışma grupları oluşturarak tartışma ve soru-cevap metodlarını kullanabiliriz.Bir sonraki makalemde etkili ders çalışma yöntemlerinde araç gereçlerin doğru seçiminden bahsedeceğim.

                                                                                         Murat TÜRKAN-Blog Sorumlusu
   
 http://www.modelucakokulu.blogspot.com ...................adresini ziyaret edebilirsiniz.

7 Ağustos 2013 Çarşamba

ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

             Bu konu ile ilgili  makale yazmak için ne erken ne de geçtir.Yaz  tatilinde olan öğrencilerimiz okulların açılması ile birlikte bıraktıkları sınıftan değil bir üst sınıftan eğitimlerine devam edecekler.Çocuklarımız hızlı büyümekte ve hızlı gelişmekteler,hatta onlara yetişmekte zorlanmaktayız. Tatilin bitmesine 1 aydan biraz fazla bir zaman kaldı.Çocuklarımız yeni sınıflarına hazır oluşları başarıları ile doğru orantılı olacaktır.Çocuklarımızın büyümesi gelişmesi yeni bir sınıfa başlamaları ile birlikte ders çalışma şekilleride yöntemleride değişmekte değişmelidirde.1.sınıf öğrenci ile 3.sınıf öğrencisinin çalışma biçimleri aynı olamaz,olmamalıdırda.Bir öğrenciyi başarılı yapacak en önemli faktörlerden biriside çalışma yöntemidir.Ama şunuda unutmamak gerekiyor,her çocuk aynı olmayıp farklı olduğu gibi çalışma yöntemleride farklı olabilir.Etikili çalışma demek bana göre;çok çalışmak demek değil kaliteli çalışmak demektir.Yani zaman kısada olsa çalışmanın hakkını vermek demektir.Etkili Ders Çalışma önce planlı olmakla başlar,her gün ne kadar hangi zaman aralıklarında çalışacağını planlamalıdır.Bu konuda alt sınıflarda okuyan öğrencilere ebeveynler yardımcı olmalıdır.''Her gün 2-3 saat çalışacağım ama hangi zaman diliminde çalışacağım belli olmaz''cümlesi plansız plan hazırlamak gibi birşeydir.Disiplin açısından hangi zaman aralığında çalışılacağıda planlanmalıdır.Daha sonra çalışma ortamı hazırlanmalıdır.Nerede olursa olsun çalışırım ifadesi de yanlıştır.Çalışma ortamı hazırlanmalı ve ışığın geliş yönü bile uygun hazırlanmalıdır.Oda içerisnde çalışma esnasında öğrencinin dikkatini dağıtacak resimler eşyalar oda içerisinden çıkarılmalıdır.Çalışma esnasında ise öğrenci sessiz okuma yaptığı gibi sanki sunum yapıyormuş gibi sesli okuma yapabilecek ortamda sağlanmalıdır.Başarılı olan öğrenciler okumayı sevdikleri gibi çokta iyi dinleyicilerdir.Başarının anahtarı; oku, dinle, not tut, soru hazırla ve tekrar et yöntemlerinde gizlidir.Bu alışkanlıklar mutlaka kazandırılmalıdır.Yazımın devamını bir sonraki makalemde yazacağım.

                                                                          Murat TÜRKAN-Blog Sorumlusu

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Büyünce Ne Olacaktık Ne Olduk?


Büyüyünce ne olacaktık ne olduk?
Çocukken büyüklerin size en çok sorduğu sorular nelerdi? Adın ne senin? Kaç yaşındasın? En çok hangi oyuncağını seviyorsun? Kaça kadar saymayı biliyorsun? Bu sorulardan hemen sonra anlamsız, çocuğun hiçbir şekilde düzgün cevap veremeyeceği sorular gelirdi: Anneni mi Babanı mı daha çok seviyorsun? En popüler ve bir o kadar da gereksizi ‘Büyüyünce ne olmak istiyorsun?' Düşünsenize 4 ila 17 yaşında bir çocuğa ne meslekle uğraşmak istediğini soruyorsunuz. Cevaplar anne-babanın mesleğine, en sevdiği oyunlara – doktorculuk, süper kahramanların paravan meslekleri, vs.. – anne-babanın isteklerine göre değişiyor. Cevapların ne kadarı çocuğun yetenek ve ilgi alanlarını yansıtıyor, çoğu zaman çok azı. Çevreden etkilenme ile modası geçmeyen klasik meslekler doktor, avukat, mühendis ve tabii o günün modası mesleklerden – bir zamanlar işletme, daha sonra uluslararası ilişkiler, bugün zengin olmak ve ünlü olmak – birini söylüyor çocuk.
Zaman değiştikçe toplum kabuk değiştiriyor, değerler farklılaşıyor. Eskiden çocuklar doktor, itfaiyeci, pilot gibi insanların iyiliğini amaçlayan meslekleri istiyordu. Diğerlerine yardım etmek, toplumunun daha iyi olması için çalışmak anne-babalarından aldıkları eğitim ve görgünün bir parçasıydı. Bugün çocuklar görünmek istiyor, dikkat istiyor, tanınmak istiyor. Dünya görsel bir hâl alıyor. Daha fazla güç ve popülerlik arayışında çocuklar. Ağlamayana meme yok misali. Ne kadar çok sesin çıkarsa o kadar iyi oluyorsun. Ne kadar çok insanın dikkatini çeker, ne kadar göz önünde olursan o kadar güçlü oluyorsun.
Meslekler konusunda çocukların bilgisi yetersiz
Doğru meslek seçimini küçük yaşlarda yapabilmek için insanın kendini tanıması, yeteneklerini ve uğraşmaktan keyif aldığı aktiviteleri keşfetmesi önemli. Kendi kendini bilmek her şeyin başında geliyor. Tabii çocuğun bu kişisel keşfi kendi kendine yapması oldukça zor. Büyüklerin doğru yönlendirmesi yeteneklerin keşfi ve geliştirilmesi açısından çok önemli. Mesleklerin tanıtılması da çocukların hangi mesleği yapabileceğini görmesi için gerekli. Çocukluk döneminden itibaren hem çocuklara hem de ebeveynlerine farklı mesleklerin tanıtılması, çocukların kendilerine uygun mesleklere yönlendirilmesi gelişmiş bir toplumun olmazsa olmazı. Oysa Türkiye'de gerek çocukların gerek ailelerinin meslekler konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını görüyoruz.
2007 yılından itibaren, Visa Europe ve 23 üye bankası ile Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın (TEGV) hayata geçirdiği "Renkli Ufuklar" projesi çocukları ve ailelerini mesleklerle tanıştırmayı ve çocukların bilinçli meslek seçimi yapmasını hedefliyor. Bu proje dâhilinde 814 çocuk ve ebeveynin katılımıyla gerçekleşen Infakto Research Workshop'un araştırması en çok tercih edilen mesleklerin sırasıyla öğretmenlik, doktorluk, polislik ve avukatlık olduğunu ortaya koyuyor. Meslek seçimi yaparken, çocuklar mesleğin ilgilerini çekmesi üzerinde dururken, ebeveynler mesleğin toplumsal saygınlığına önem veriyor. Meslek seçimi konusunda çocukların %46'sı öğretmenlerini rehber olarak görüyor. Çocukların %27'si ebeveynlerini, %19'u ise televizyonu meslek seçimi alanındaki kaynağı olarak gösteriyor. Meslekler konusundaki bilgisizlik çocukların ve ebeveynlerin farkında oldukları bir durum:
Araştırmaya katılan çocukların;
- % 70'i meslekler hakkında biraz bilgi sahibi olduğunu
- % 17'si bilgi düzeyinin pek yeterli olmadığını
- % 2'si ise hiç yeterli bilgisinin olmadığını vurguluyor.
Ebeveynlerde ise söz konusu oranlar sırasıyla % 59, % 19 ve % 4. Diğer yandan da, çocuklar meslek seçimi yapmadan daha detaylı bilgiye ulaşmak, farklı mesleklerden profesyonellerle temasa geçme konusunda istekli. Meslekler hakkında bilgim yok diyen çocukların yarısından çoğu, mesleklerin tüm özellikleri ile tanıtıldığı bir kaynağa ihtiyaç duyduğunu belirtiyor, % 76'sı ise bu mesleği yapan biri ile görüşmek istiyor.
Klasikler halen gençlerin favorisi
İngiltere İstihdam Komisyonu'nun Bank of America Merrill Lynch ortaklığıyla gerçekleştirdiği Mart 2013'te açıklanan çalışmasında, 13 ila 18 yaş aralığındaki gençlerin kariyer hedefleriyle hâlihazırdaki işgücü talebinin örtüşüp örtüşmediği sorusuna cevap aranıyor. 11.000 gencin katıldığı araştırmanın sonuçlarına göre, çoğunluk hala klasik meslekleri tercih ediyor. Katılımcıların %36,3'ü içlerinde öğretmenlik, avukatlık, muhasebecilik, oyunculuk, polislik, BT danışmanlığı, doktor, itfaiyeci ve psikologluğun bulunduğu 10 meslekle ilgileniyor. Bundan 10-20 sene önce var olmayan teknolojilerin ve bilim alanlarının ilerlemesiyle ortaya çıkan mesleklerde çalışmak istediğini söyleyen gençlerin sayısı çok az. Dolayısıyla, gelecekte kalifiye elemanlar ve işgücü talebi arasında uyuşmazlık söz konusu olacak. İşin en kötü yanı, gençler klasikleşmiş mesleklerde eğitim alacak, okuldan mezun olduklarında belli koltuklar için kıyasıya bir rekabete girecekler. Çok sayıda mezun göreceli olarak az sayıda iş imkânı olacak.
Finansal krizin ertesinde kimse bankacı olmak istemiyor. Özel okullarda okuyan çocuklar bile –ki bu çocukların bir kısmının anne-babaları bankacı – bankacılık tamamen gözden düşmüş bir meslek. Çok az sayıda çocuk halkla ilişkiler veya insan kaynakları alanında çalışmayı hedefliyor. Kimse madenlerde ya da çağrı merkezlerinde çalışmak istemiyor. Çoğu genç daha kalifiye, belli eğitimler gerektiren, beyin gücüne ihtiyaç duyulan işleri tercih ediyor. Son dönemlerin gözde işleri aşçılık araştırmaya göre kimse tarafından istenen bir meslek değil. Sekreterlik ve kasiyerlik en az rağbet gören işler arasında.
Sadece 100 kişiden 9'u çocukluk hayalini gerçekleştiriyor
8000 profesyonelin katıldığı Linkedin araştırmasına göre, katılımcıların sadece %9'u çocukluk hayallerindeki mesleği icra ediyor. Ancak katılımcıların %30'u çocukluklarında yapmak istedikleri işle mevcut işleri arasında iyi kötü bir bağlantı olduğunu söylüyorlar. Bunun en temel açıklamasını kişinin küçük yaştan itibaren nelere ilgi duyduğuna, yeteneklerinin ne yönde olduğuna bağlamak mümkün.
Ülkesel dağılıma bakıldığında;
- Kanadalı ve Amerikalıların hayallerindeki bir numaralı iş öğretmen olmak
- Alman ve Hong Kongluların bilim adamı
- Güney Afrika ve Yeni Zelanda'nın doktor ve sağlık personeli
- Avusturya ve Fransa'nın uçak veya helikopter pilotu
- İsveçli, Arap, Brezilya, Hindistan, Singapur ve Endonezyalıların ortak hayali mühendis olmak.
Çocukluk hayalinizdeki mesleğe ne kadar yakınsınız?
Amerikalı erkek çocuklarının hayalindeki işler:
1. Profesyonel atlet;
2. Pilot;
3. Bilim adamı;
4. Avukat;
5. Astronot.
Amerikalı kız çocuklarının hayalindeki işler:
1. Öğretmen;
2. Veteriner;
3. Yazar, Gazeteci;
4. Doktor, Hemşire, Sağlık personeli;
5. Şarkıcı.
Çocuklukta belli mesleklerde başarılı ve mutlu olacağını hayal etmek güzel. Ancak çocukların yaşamda birçok şeyi yaşayarak öğreneceği gerçeğini atlamamaları lazım. Deneme yanılma yöntemi bazen en etkili yöntem olabiliyor. Mesleği uzaktan ne kadar araştırsan da okulu bitirsen de bazen o masaya oturmadan o iş nasıl yapılır anlamak mümkün olmuyor. Kaygan zeminde yürümekten kimi zaman tökezlemek kimi zaman düşmekten korkmamak gerek. Tabi fazla vakit kaybetmeyip ayağa kalkmak şartıyla…

28 Mayıs 2013 Salı

Çocuklarda Özgüven

Çocuklarda özgüven nasıl oluşur ?



Bir önceki makalemin sonunda bir sonraki makalemde özgüven konusundan bahsedeceğimi söylemiştim.Mesleğimin sınıf öğretmenliği olması nedeni ile çocuklarımızın özgüveninin oluşmasında ve gelişmesinde ebeveynlerin rolünün büyük olduğunu gözlemledim.

OKULA BAŞLARKEN ÖZGÜVEN
Çocuklarımız okula başlarken onların özgüveninin gelişebilmesi için üzerimize düşen görevleri yapmamız gerekirken aksine özgüvenlerinin gelişmesini geciktirecek davranışlarda bulunuyoruz.En basit örnek okulun açıldığı ilk günden 1.dönemin bitimine hatta yılın bitimine kadar çocuğumuzun çantasını taşıyoruz,sıraya girdiğinde hala çanta bizde oluyor.Daha da ileri giderek öğrenci sınıfa girerken peşinde çantasını taşıyoruz.Ders kitaplarımız eskisi gibi değil 1.dönem ayrı 2.dönem ayrı kitaplar kullanılıyor.Eğer çantaları çok ağırsa buna bir çözüm aranmalıdır.Yoksa çözümü çantayı taşımak değildir.Eğer bir gün çantasını taşımazsanız görevinizi yapmamış durumuna düşüyorsunuz.Şuan bazı okuyucularım bunun basit bir örnek olduğunu düşünüyordur ama bu davranış peşinde başka tavizleri getirmektedir.Öğrenci çantasını açtığında bir kitabının yada defterinin eksik olduğunu gördüğünde ''Öğretmenim annem defterimi/kitabımı koymamış ''diyebilmektedir.Bu cümlenin kaynağı çanta taşımaktan başlıyor.Hele birde ödevler yapılmamışsa öğretmenin 'ödevlerini neden yapmadın ?'' ''sorusuna annem/babam yaptırmayı unuttu'' diyebilmektedir.Özgüven zaafı bu noktada başlıyor.Aynı grup velilerimiz çocuğu sınıf içerisinde başka bir arkadaşı ile tartıştığında yada kavga ettiğinde çocuğuna konuyu öğretmeninle paylaş o sorunu çözecektir demesi gerekirken sorunu kendisi çözmek için okula gelip çocuğunun kavga ettiği çocukla tartışabilmekte bu duruma şahit olan kendi çocuğu artık yanından geçen öğrencinin kolu dokunsa vurdun diyen tepki verip anneme/babama söyleyeceğim seni demektedir.

Çocuklarımız yaşları gereği karşılaşabilecekleri sorunları kendileri çözebilme beceri ve olgunluğunu göstermelidir.Eğer sorun kendisini aşıyorsa, öğretmeninden ve rehber öğretmeninden destek almalıdır.

Konuşabilen derdini anlatabilen fikrini düşüncesini ifade edebilen eleştirebilen sorgulayabilen bireyler yetiştirmek istiyorsak hangi yaşta bulunuyorsa o yaşın davranışlarını kazanmasında kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeliler.Ama biz ebeveynlerde her zaman çevresinde olup onu teknolojinin ve çevrenin yanlışlıklarından hatalarından ve kötülüklerinden korumalıyız.Benim çocuğum kendini bilir kendisini korur düşüncesi ile internette sosyal paylaşım ağlarında sanal ortamda ve gerçek hayatta korumasız da bırakmayalım.'' Ormanı yakan da ateş ocağı yakan da ateş''internet kötü demiyorum önemli olan ormanı yakmadan sadece faydalı kısımlarını kullanmaktır.

                                                                                                                Murat TÜRKAN
                                                                                                                Sınıf Öğretmeni

www.bireyegitimi.blogspot.com                                      www.basariyolum.blogspot.com

Çocuk Sosyal Ağlar ve İnternet

Sosyal Ağlar ve Çocuklarımız



Sosyal ağlardan çocuklarımızı ne kadar koruyoruz ? Sosyal ağlardan koruduğumuzumu sanıyoruz? Evde bilgisayar yada internet olmayınca çocuklarımızın sosyal ağların tehlikelerinden uzak kaldığınımı düşünüyoruz? Benim çocuğum doğruyu yanlışı bilir yapmaz kötü birşey derken gerçekten öylemi yoksa kötü birşey düşünmek istemediğimiz için kendimizi mi kandırıyoruz?

Sosyal ağların tehlikelerini biz ebeveynler ne kadar biliyoruz? Sosyal ağlar sadece kötü arkadaşların denk geleceği yada zamanı boşa harcamak gibimi algılanıyor.Ben sizlere bu makalemde kısa kısa sosyal ağların çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmek istiyorum.Sosyal ağlara daha düzgün bir ifade ile '' Sosyal Paylaşım Ağları''denmektedir.Nedir bu sosyal paylaşım ağı denen günümüzün vazgeçilmezi çocuğuyla yetişkini ile kullandığımız.

İlk şunu söyleyeyim sosyal paylaşım derken bazen özel olan mahrem olan herşeyinizide milyonların önüne sunabiliyorsunuz.Arkadaşınıza göstermek için koyduğunuz resmi sadece arkadaşınız değil onun diğer arkadaşlarıda onların arkadaşlarıda onların arkadaşlarıda diye diye milyonlarca kişi görebiliyor.Hatta resminizi oradan kopyalayarak başka yerlerde de kullanabilirler.

Çocuklarımız okulda semtinde sokağında hatta akrabaları içerisinde gerçek hayatta oturup konuşmadıkları kişilerle sosyal paylaşım ağlarında saatlerini harcıyorlar.Sonra bir gün tanımadıkları insanlarla bu yolla tanışmaya başlıyorlar sohbetler sms ler derken 40 yıllık dost oluyorlar.Peki o insanları gerçek hayattan tanımadığı için onların dürüstlüklerine ne kadar inanıyorlar.Samimiyet o kadar ilerliyor ki karşılıklı özel sorular sorulmaya başlıyor.11-12 yaşında bir çocuğunuzun olduğunu ve hergün sık sık sosyal paylaşım ağını kullandığını düşünün.Uzun zamandır da önceden tanımadığı birisi ile bu yolla konuşuyor.TEHLİKE başlıyor.Karşısındaki kişiyi de kendi gibi 11-12 yaşında olduğunu sanıyor ama karşısında ki belki de 20 yaşından büyük birisidir.

Veeee..birgün bir soru soruyor. Benim dayımın adı .............ya senin dayının adı ne?Benim dayımın adı da ................aaaaa soyadı ne sanki tanıyorum.soyadıda şu.............

Herşey normal görünüyor değilmi? Ne var ki bu sorularda sanki gerçek hayatta birbirlerinimi görecekler?Peki o kişi bu soruları nedne sormuş olabilir?Çocuğunuzun dayısının adını soyadını ne yapacakki? Yapacağı şu tabi ki....sizin banka hesaplarınıza ulaşmaya çalışmaktır.Bunun gibi bu işleri yapan birçok yasadışı insanlar var.Banka hesabınıza nasıl ulaşacaktır.Sizin annenizin evlenmeden önceki kızlık soyadı nedir? sorusunun cevabını verebilmek için bu bilgiyi çocuğunuzdan öğreniyorlar.Dahada kötü örnekler mevcut ama makalemde amacım sadece çocuklarımız koruyalım uyarısı yapmaktır.

                                                                                                                           FineLine

www.bireyegitimi.blogspot.com www.basariyolum.blogspot.com

Çocuklarla Empati Kurabilmek

Çocuklarla Empati Kurabilmek



Çoçuğunuzla Empati Kuruyormusunuz ?

Çocuğumu anlamıyorum dediğimizde acaba o bizi anlıyor mu?
Çocuğumuzu anlamak ve onun penceresinden dünyaya bakabilmek adına onunla empati kurmak, sağlıklı bir iletişimin olmazsa olmazlarındandır.
Onun dünyasından dünyaya bakmak, onun gibi düşünmek bazen onun adına doğru kararlar vermede bize yardımcı olacaktır.
Empati bir ebeveyn için beceri işidir, her anne baba bunu yapamamaktadır, becerisini iyi kullanabilen ebeveynler, iyi bir dinleyici olmalarının yanı sıra, çocuklarının dile getirmediği duygularını da sezebilir, bakış açılarını kavrayabilirler.
Empati kurabilmek

Çocukla ilgili bir sorun varsa veya durumu çocukla birlikte değerlendirmek gerekiyorsa çocuğun bakış açısını yakalamak için fiziksel yakınlaşma çok önemlidir.
Örneğin çocukla konuşurken onunla aynı hizada olmaya dikkat etmek gerek. Çocuğun hizasına eğilmek, çocuğu kucağa almak veya bir masa, koltuk gibi sizinle aynı hizaya getirecek bir yere oturtmak empati kurmak için önemli bir başlangıçtır. Bu, boy farkını ortadan kaldırarak göz göze konuşmak ve çevreye çocuğun bakış açısıyla bakmaya çalışmanın bir yoludur.
Kendi çocukluk yıllarınıza dönerek neler hissedip, neler yaşadığınızı hatırlamaya çalışmak çocukları anlamaya kolaylaştırır.

Çocuk kendini ebeveyninin yerine koyamaz, çünkü henüz ebeveynlerinin yaşadığı tecrübeleri yaşamamıştır. Aileler de zaman içerisinde bu yönde doğru davranış modelleri oluşturmalı ve empati becerisinin kalıcılığını desteklemeliler.

Dinlemek

Çocukla doğru bir iletişim kurmak için en önemli kural dinlemeyi bilmektir. Yargılardan ve eleştirilerden uzak bir biçimde dinleyebilmek sanıldığı kadar kolay değildir. Çocuğunuzun isteklerini reddetmeden ya da kabul etmeden önce aslında ne demek istediğini iyi anlayıp anlamadığınızı gözden geçirmenizde fayda var.Çocuğunuzla nasıl empati kurabilirsiniz?
* Kendinizi çocuğunuzun yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalısınız.
* Empati kurmuş sayılmak için çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamış olmalısınız.
* Zihninizde oluşan empatik anlayışın çocuğunuza doğru olarak iletilmemesi durumunda empati kurma sürecini tamamlamış sayılmazsınız.

Empati ölçülebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Daha iyi empati kurabilmek için;
* İyi bir dinleyici olun. Anlamak için dinleyin, cevap vermek için değil.
* Saedece kulaklarınızla değil bütün duyularınızla dinleyin. Beden dili ve ses tonlarından iletişim halinde olduğunuz insanların duygularını okumayı deneyin.
* Başkalarının duygu ve düşüncelerine saygı duyun.
* İnsanların sözlü olarak ifade ettikleriyle, beden diliyle ortaya koydukları duygular arasındaki uyuşmazlıkları fark etmeye çalışın.
* İletişim konusunda yaşadığınız olumsuz deneyimleri tekrar gözden geçirerek benzer durumlarla karşılaşmamak için bu deneyimlerden nasıl faydalanabileceğinizi düşünün.
* Kitap okurken veya film seyrederken karakterlerin neler hissettiklerini ve neden böyle hissedebileceklerini düşünün.

kaynak:www..anneyiz.biz

Sınav Kaygısı Nasıl Azaltılır?

Sınav Kaygısı Nasıl Azaltılır?

Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir.


Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir "Kriz"dir. Kendisini ispatlaması gereken, değerli olduğunu herkesin görmesi gereken ve mutlaka kazanılması gereken bir savaş olarak düşünmeye başlayacaktır. Başkalarının kendisinden çok şey beklediğini düşünen birey bir süre sonra kendisi için değil başkalarının taktiri için çalışmaya başlayacaktır.

Bu duygularla sınava hazırlanan genç, her bir sınavı, hatta her bir çalışma testini, kazanılması gereken bir savaş olarak görecek, yapamadığı her bir soruyu kaybedilmiş bir savaş olarak yorumlayacaktır.

ÇOCUĞUN KAYGISINI AZALTMAYA YÖNELİK ÖNERİLER

İLK ADIM OLARAK ÇOCUĞUNUZA ZAMAN AYIRIN

Ebeveynler kendi işlerine ayırdıkları zaman kadar çocuklarına da zaman ayırmalılar ve onları dinlemelidirler.

Gençlerin aile ortamında kendilerini ifade etme imkanı sağlanarak ona güvenildiği ve birey olduğu hissettirilmelidir.

Aileler sorunlarını konuşarak halletmelidir.
Konuşurken bazen ebeveynler empati uygulamayı unutmamalıdır.

Sınavda başarılı olmak için belirli düzeyde kaygıya gerek vardır.

ANCAK FAZLASI ZARARDIR


Kaygı bulaşıcı bir duygudur.Çocuğunuzun geleceği konusundaki endişeleriniz çocuğunuza yansır.

Sizin sınav sonucu ile aşırı meşgul olmanız, çocuğunuzun da bu yönde meşguliyetini arttıracaktır.

Bu nedenle öncelikle aileler kaygılarını azaltmaya çalışmalıdırlar.

ÖĞRENMEYİ OLUMLU KILMAK İÇİN YAPILMASI GEREKEN AZARLAMAYI, BEDENSEL CEZA VERMEYİ, ELEŞTİRMEYİ VE BAŞKALARIYLA KIYASLAMAYI BIRAKMAKTIR. ÇÜNKÜ KIYASLAMAK REDDETMEKTİR.

Eğitim Konusunda Baskı Yapan Ana-baba, Farkına Varmadan Çocuğun Özgüvenine Zarar Verir.

Çocuk, Ya “Kaçınma” Tepkisi Göstererek “Öğrenme Etkinliğinden” Vazgeçme Yolunu Seçebilir. Yani Çaba Olmazsa Başarısızlık Olmaz, Başarısızlık Olmazsa Rezil Olmazsın, Mantığını İşletir.

Ya Da “Telafi” Amacıyla Tüm Yaşamını Akademik Başarıya Endeksleyerek Oyun Ve Ders Dışı Yaşam Yerine, Sadece Ders Çalışmayı Yeğler.
Özgüveni olan başarılı bireyler yetiştirmek istiyorsak onları kaygılarından uzaklaştırmalıyız,onların kaygılarını artırmaktan kaçınmalıyız.Önce bizim değil kendi beklentileri olmalıdır.