ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ-2
Bir önceki makalemde öğrencinin çalışma planından ve çalışma ortamından bahsetmiştim.Bu makalemde etkili çalışma yöntemleri konusuna devam etmek istiyorum.Öğrenci önce konuyu sınıfta öğrenmelidir.Sınıf içerisinde iken anlamadığı kısımları mutlaka sınıf ortamında paylaşmalıdır.Unutmamalıdırki okul ve sınıf ortamı öğrenme ortamlarıdır.Okula öğrenci herşeyi bilerek gelmez,bilgilerini yenilemek ve yeni bilgiler kazanmak için gelir.Bu nedenle sınıf ortamında sorular sorması çok normaldir.Bazı öğrencilerimiz soru sorunca mahçup duruma düşeceğini düşünürler.Bu yanlış bir düşüncedir.Aksine soran sorgulayan öğrenciler her zaman daha makbuldür.Bu kısma kadar yazdıklarım etkili ders çalışma yöntemi ile ilgili değildir.Ancak etkili ders çalışmayı etkileyecek ön basamaklardır.Öğrenci sınıfta anlatılan konuyu sınıf içerisinde dinlemedi,konu ile ilgili ön bilgiler kazanmadıysa evinde ders çalışırken ne kadar etkili yöntemler seçsede kazanımlar yetersiz olduğundan bilgi kalıcı ve etkili olmayacaktır.Bu nedenle dersi derste öğreneceğiz,evde tekrar ederek konuyu zihnimizde yer vereceğiz.Konuyu unutmamak için tekrarı günü gününe yapacağız,konu ile ilgili kendimiz sorular hazırlayıp sınıf ortamında paylaşacağız,en etkili çalışma yöntemlerinden biriside yazarak çalışmadır.Bilgileri tekrar ederken notlar tutarak yada anlattıklarımızı yazarak daha kalıcı bilgilere dönüştürebiliriz.Konu ile ilgili konuyu hatırlatıcı şekiller semboller kullanabiliriz.Evde ve okulda çalışma grupları oluşturarak tartışma ve soru-cevap metodlarını kullanabiliriz.Bir sonraki makalemde etkili ders çalışma yöntemlerinde araç gereçlerin doğru seçiminden bahsedeceğim.
Murat TÜRKAN-Blog Sorumlusu
http://www.modelucakokulu.blogspot.com ...................adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kişisel Gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kişisel Gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Ağustos 2013 Pazartesi
7 Ağustos 2013 Çarşamba
ETKİLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ
Bu konu ile ilgili makale yazmak için ne erken ne de geçtir.Yaz tatilinde olan öğrencilerimiz okulların açılması ile birlikte bıraktıkları sınıftan değil bir üst sınıftan eğitimlerine devam edecekler.Çocuklarımız hızlı büyümekte ve hızlı gelişmekteler,hatta onlara yetişmekte zorlanmaktayız. Tatilin bitmesine 1 aydan biraz fazla bir zaman kaldı.Çocuklarımız yeni sınıflarına hazır oluşları başarıları ile doğru orantılı olacaktır.Çocuklarımızın büyümesi gelişmesi yeni bir sınıfa başlamaları ile birlikte ders çalışma şekilleride yöntemleride değişmekte değişmelidirde.1.sınıf öğrenci ile 3.sınıf öğrencisinin çalışma biçimleri aynı olamaz,olmamalıdırda.Bir öğrenciyi başarılı yapacak en önemli faktörlerden biriside çalışma yöntemidir.Ama şunuda unutmamak gerekiyor,her çocuk aynı olmayıp farklı olduğu gibi çalışma yöntemleride farklı olabilir.Etikili çalışma demek bana göre;çok çalışmak demek değil kaliteli çalışmak demektir.Yani zaman kısada olsa çalışmanın hakkını vermek demektir.Etkili Ders Çalışma önce planlı olmakla başlar,her gün ne kadar hangi zaman aralıklarında çalışacağını planlamalıdır.Bu konuda alt sınıflarda okuyan öğrencilere ebeveynler yardımcı olmalıdır.''Her gün 2-3 saat çalışacağım ama hangi zaman diliminde çalışacağım belli olmaz''cümlesi plansız plan hazırlamak gibi birşeydir.Disiplin açısından hangi zaman aralığında çalışılacağıda planlanmalıdır.Daha sonra çalışma ortamı hazırlanmalıdır.Nerede olursa olsun çalışırım ifadesi de yanlıştır.Çalışma ortamı hazırlanmalı ve ışığın geliş yönü bile uygun hazırlanmalıdır.Oda içerisnde çalışma esnasında öğrencinin dikkatini dağıtacak resimler eşyalar oda içerisinden çıkarılmalıdır.Çalışma esnasında ise öğrenci sessiz okuma yaptığı gibi sanki sunum yapıyormuş gibi sesli okuma yapabilecek ortamda sağlanmalıdır.Başarılı olan öğrenciler okumayı sevdikleri gibi çokta iyi dinleyicilerdir.Başarının anahtarı; oku, dinle, not tut, soru hazırla ve tekrar et yöntemlerinde gizlidir.Bu alışkanlıklar mutlaka kazandırılmalıdır.Yazımın devamını bir sonraki makalemde yazacağım.
Murat TÜRKAN-Blog Sorumlusu
Murat TÜRKAN-Blog Sorumlusu
29 Mayıs 2013 Çarşamba
Büyünce Ne Olacaktık Ne Olduk?
Büyüyünce ne olacaktık ne
olduk?
Çocukken büyüklerin size en çok sorduğu sorular
nelerdi? Adın ne senin? Kaç yaşındasın? En çok hangi oyuncağını seviyorsun?
Kaça kadar saymayı biliyorsun? Bu sorulardan hemen sonra anlamsız, çocuğun
hiçbir şekilde düzgün cevap veremeyeceği sorular gelirdi: Anneni mi Babanı mı
daha çok seviyorsun? En popüler ve bir o kadar da gereksizi ‘Büyüyünce ne olmak
istiyorsun?' Düşünsenize 4 ila 17 yaşında bir çocuğa ne meslekle uğraşmak
istediğini soruyorsunuz. Cevaplar anne-babanın mesleğine, en sevdiği oyunlara –
doktorculuk, süper kahramanların paravan meslekleri, vs.. – anne-babanın
isteklerine göre değişiyor. Cevapların ne kadarı çocuğun yetenek ve ilgi
alanlarını yansıtıyor, çoğu zaman çok azı. Çevreden etkilenme ile modası geçmeyen
klasik meslekler doktor, avukat, mühendis ve tabii o günün modası mesleklerden
– bir zamanlar işletme, daha sonra uluslararası ilişkiler, bugün zengin olmak
ve ünlü olmak – birini söylüyor çocuk.
Zaman değiştikçe toplum kabuk değiştiriyor, değerler farklılaşıyor.
Eskiden çocuklar doktor, itfaiyeci, pilot gibi insanların iyiliğini amaçlayan
meslekleri istiyordu. Diğerlerine yardım etmek, toplumunun daha iyi olması için
çalışmak anne-babalarından aldıkları eğitim ve görgünün bir parçasıydı. Bugün
çocuklar görünmek istiyor, dikkat istiyor, tanınmak istiyor. Dünya görsel bir
hâl alıyor. Daha fazla güç ve popülerlik arayışında çocuklar. Ağlamayana meme
yok misali. Ne kadar çok sesin çıkarsa o kadar iyi oluyorsun. Ne kadar çok
insanın dikkatini çeker, ne kadar göz önünde olursan o kadar güçlü oluyorsun.
Meslekler konusunda çocukların bilgisi yetersiz
Doğru meslek seçimini küçük yaşlarda yapabilmek için
insanın kendini tanıması, yeteneklerini ve uğraşmaktan keyif aldığı
aktiviteleri keşfetmesi önemli. Kendi kendini bilmek her şeyin başında geliyor.
Tabii çocuğun bu kişisel keşfi kendi kendine yapması oldukça zor. Büyüklerin
doğru yönlendirmesi yeteneklerin keşfi ve geliştirilmesi açısından çok önemli.
Mesleklerin tanıtılması da çocukların hangi mesleği yapabileceğini görmesi için
gerekli. Çocukluk döneminden itibaren hem çocuklara hem de ebeveynlerine farklı
mesleklerin tanıtılması, çocukların kendilerine uygun mesleklere
yönlendirilmesi gelişmiş bir toplumun olmazsa olmazı. Oysa Türkiye'de gerek
çocukların gerek ailelerinin meslekler konusunda yeterli bilgiye sahip
olmadığını görüyoruz.
2007 yılından itibaren, Visa Europe ve 23 üye bankası
ile Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın (TEGV) hayata geçirdiği "Renkli
Ufuklar" projesi çocukları ve ailelerini mesleklerle tanıştırmayı ve
çocukların bilinçli meslek seçimi yapmasını hedefliyor. Bu proje dâhilinde 814
çocuk ve ebeveynin katılımıyla gerçekleşen Infakto Research Workshop'un
araştırması en çok tercih edilen mesleklerin sırasıyla öğretmenlik, doktorluk,
polislik ve avukatlık olduğunu ortaya koyuyor. Meslek seçimi yaparken, çocuklar
mesleğin ilgilerini çekmesi üzerinde dururken, ebeveynler mesleğin toplumsal
saygınlığına önem veriyor. Meslek seçimi konusunda çocukların %46'sı
öğretmenlerini rehber olarak görüyor. Çocukların %27'si ebeveynlerini, %19'u
ise televizyonu meslek seçimi alanındaki kaynağı olarak gösteriyor. Meslekler
konusundaki bilgisizlik çocukların ve ebeveynlerin farkında oldukları bir
durum:
Araştırmaya katılan çocukların;
- % 70'i meslekler hakkında biraz bilgi sahibi
olduğunu
- % 17'si bilgi düzeyinin pek yeterli olmadığını
- % 2'si ise hiç yeterli bilgisinin olmadığını
vurguluyor.
Ebeveynlerde ise söz konusu oranlar sırasıyla % 59, %
19 ve % 4. Diğer yandan da, çocuklar meslek seçimi yapmadan daha detaylı
bilgiye ulaşmak, farklı mesleklerden profesyonellerle temasa geçme konusunda
istekli. Meslekler hakkında bilgim yok diyen çocukların yarısından çoğu,
mesleklerin tüm özellikleri ile tanıtıldığı bir kaynağa ihtiyaç duyduğunu
belirtiyor, % 76'sı ise bu mesleği yapan biri ile görüşmek istiyor.
Klasikler halen gençlerin favorisi
İngiltere İstihdam Komisyonu'nun Bank of America
Merrill Lynch ortaklığıyla gerçekleştirdiği Mart 2013'te açıklanan
çalışmasında, 13 ila 18 yaş aralığındaki gençlerin kariyer hedefleriyle
hâlihazırdaki işgücü talebinin örtüşüp örtüşmediği sorusuna cevap aranıyor.
11.000 gencin katıldığı araştırmanın sonuçlarına göre, çoğunluk hala klasik
meslekleri tercih ediyor. Katılımcıların %36,3'ü içlerinde öğretmenlik,
avukatlık, muhasebecilik, oyunculuk, polislik, BT danışmanlığı, doktor,
itfaiyeci ve psikologluğun bulunduğu 10 meslekle ilgileniyor. Bundan 10-20 sene
önce var olmayan teknolojilerin ve bilim alanlarının ilerlemesiyle ortaya çıkan
mesleklerde çalışmak istediğini söyleyen gençlerin sayısı çok az. Dolayısıyla,
gelecekte kalifiye elemanlar ve işgücü talebi arasında uyuşmazlık söz konusu
olacak. İşin en kötü yanı, gençler klasikleşmiş mesleklerde eğitim alacak,
okuldan mezun olduklarında belli koltuklar için kıyasıya bir rekabete
girecekler. Çok sayıda mezun göreceli olarak az sayıda iş imkânı olacak.
Finansal krizin ertesinde kimse bankacı olmak
istemiyor. Özel okullarda okuyan çocuklar bile –ki bu çocukların bir kısmının
anne-babaları bankacı – bankacılık tamamen gözden düşmüş bir meslek. Çok az
sayıda çocuk halkla ilişkiler veya insan kaynakları alanında çalışmayı
hedefliyor. Kimse madenlerde ya da çağrı merkezlerinde çalışmak istemiyor. Çoğu
genç daha kalifiye, belli eğitimler gerektiren, beyin gücüne ihtiyaç duyulan
işleri tercih ediyor. Son dönemlerin gözde işleri aşçılık araştırmaya göre
kimse tarafından istenen bir meslek değil. Sekreterlik ve kasiyerlik en az
rağbet gören işler arasında.
Sadece 100 kişiden 9'u çocukluk hayalini
gerçekleştiriyor
8000 profesyonelin katıldığı Linkedin araştırmasına
göre, katılımcıların sadece %9'u çocukluk hayallerindeki mesleği icra ediyor.
Ancak katılımcıların %30'u çocukluklarında yapmak istedikleri işle mevcut
işleri arasında iyi kötü bir bağlantı olduğunu söylüyorlar. Bunun en temel
açıklamasını kişinin küçük yaştan itibaren nelere ilgi duyduğuna,
yeteneklerinin ne yönde olduğuna bağlamak mümkün.
Ülkesel dağılıma bakıldığında;
- Kanadalı ve Amerikalıların hayallerindeki bir
numaralı iş öğretmen olmak
- Alman ve Hong Kongluların bilim adamı
- Güney Afrika ve Yeni Zelanda'nın doktor ve sağlık
personeli
- Avusturya ve Fransa'nın uçak veya helikopter pilotu
- İsveçli, Arap, Brezilya, Hindistan, Singapur ve
Endonezyalıların ortak hayali mühendis olmak.
Çocukluk hayalinizdeki mesleğe ne kadar yakınsınız?
Amerikalı erkek çocuklarının hayalindeki işler:
1. Profesyonel atlet;
2. Pilot;
3. Bilim adamı;
4. Avukat;
5. Astronot.
2. Pilot;
3. Bilim adamı;
4. Avukat;
5. Astronot.
Amerikalı kız çocuklarının hayalindeki işler:
1. Öğretmen;
2. Veteriner;
3. Yazar, Gazeteci;
4. Doktor, Hemşire, Sağlık personeli;
5. Şarkıcı.
2. Veteriner;
3. Yazar, Gazeteci;
4. Doktor, Hemşire, Sağlık personeli;
5. Şarkıcı.
Çocuklukta belli mesleklerde başarılı ve mutlu
olacağını hayal etmek güzel. Ancak çocukların yaşamda birçok şeyi yaşayarak
öğreneceği gerçeğini atlamamaları lazım. Deneme yanılma yöntemi bazen en etkili
yöntem olabiliyor. Mesleği uzaktan ne kadar araştırsan da okulu bitirsen de
bazen o masaya oturmadan o iş nasıl yapılır anlamak mümkün olmuyor. Kaygan
zeminde yürümekten kimi zaman tökezlemek kimi zaman düşmekten korkmamak gerek.
Tabi fazla vakit kaybetmeyip ayağa kalkmak şartıyla…
28 Mayıs 2013 Salı
Çocuklarda Özgüven
Çocuklarda özgüven nasıl oluşur ?
Bir önceki makalemin sonunda bir
sonraki makalemde özgüven konusundan
bahsedeceğimi söylemiştim.Mesleğimin sınıf öğretmenliği olması nedeni ile
çocuklarımızın özgüveninin oluşmasında ve gelişmesinde ebeveynlerin rolünün
büyük olduğunu gözlemledim.
OKULA BAŞLARKEN ÖZGÜVEN
Çocuklarımız okula başlarken onların özgüveninin gelişebilmesi için üzerimize düşen görevleri yapmamız gerekirken aksine özgüvenlerinin gelişmesini geciktirecek davranışlarda bulunuyoruz.En basit örnek okulun açıldığı ilk günden 1.dönemin bitimine hatta yılın bitimine kadar çocuğumuzun çantasını taşıyoruz,sıraya girdiğinde hala çanta bizde oluyor.Daha da ileri giderek öğrenci sınıfa girerken peşinde çantasını taşıyoruz.Ders kitaplarımız eskisi gibi değil 1.dönem ayrı 2.dönem ayrı kitaplar kullanılıyor.Eğer çantaları çok ağırsa buna bir çözüm aranmalıdır.Yoksa çözümü çantayı taşımak değildir.Eğer bir gün çantasını taşımazsanız görevinizi yapmamış durumuna düşüyorsunuz.Şuan bazı okuyucularım bunun basit bir örnek olduğunu düşünüyordur ama bu davranış peşinde başka tavizleri getirmektedir.Öğrenci çantasını açtığında bir kitabının yada defterinin eksik olduğunu gördüğünde ''Öğretmenim annem defterimi/kitabımı koymamış ''diyebilmektedir.Bu cümlenin kaynağı çanta taşımaktan başlıyor.Hele birde ödevler yapılmamışsa öğretmenin 'ödevlerini neden yapmadın ?'' ''sorusuna annem/babam yaptırmayı unuttu'' diyebilmektedir.Özgüven zaafı bu noktada başlıyor.Aynı grup velilerimiz çocuğu sınıf içerisinde başka bir arkadaşı ile tartıştığında yada kavga ettiğinde çocuğuna konuyu öğretmeninle paylaş o sorunu çözecektir demesi gerekirken sorunu kendisi çözmek için okula gelip çocuğunun kavga ettiği çocukla tartışabilmekte bu duruma şahit olan kendi çocuğu artık yanından geçen öğrencinin kolu dokunsa vurdun diyen tepki verip anneme/babama söyleyeceğim seni demektedir.
Çocuklarımız yaşları gereği karşılaşabilecekleri sorunları kendileri çözebilme beceri ve olgunluğunu göstermelidir.Eğer sorun kendisini aşıyorsa, öğretmeninden ve rehber öğretmeninden destek almalıdır.

Konuşabilen derdini anlatabilen fikrini düşüncesini ifade edebilen eleştirebilen sorgulayabilen bireyler yetiştirmek istiyorsak hangi yaşta bulunuyorsa o yaşın davranışlarını kazanmasında kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeliler.Ama biz ebeveynlerde her zaman çevresinde olup onu teknolojinin ve çevrenin yanlışlıklarından hatalarından ve kötülüklerinden korumalıyız.Benim çocuğum kendini bilir kendisini korur düşüncesi ile internette sosyal paylaşım ağlarında sanal ortamda ve gerçek hayatta korumasız da bırakmayalım.'' Ormanı yakan da ateş ocağı yakan da ateş''internet kötü demiyorum önemli olan ormanı yakmadan sadece faydalı kısımlarını kullanmaktır.
Murat TÜRKAN
Sınıf Öğretmeni
www.bireyegitimi.blogspot.com www.basariyolum.blogspot.com
OKULA BAŞLARKEN ÖZGÜVEN
Çocuklarımız okula başlarken onların özgüveninin gelişebilmesi için üzerimize düşen görevleri yapmamız gerekirken aksine özgüvenlerinin gelişmesini geciktirecek davranışlarda bulunuyoruz.En basit örnek okulun açıldığı ilk günden 1.dönemin bitimine hatta yılın bitimine kadar çocuğumuzun çantasını taşıyoruz,sıraya girdiğinde hala çanta bizde oluyor.Daha da ileri giderek öğrenci sınıfa girerken peşinde çantasını taşıyoruz.Ders kitaplarımız eskisi gibi değil 1.dönem ayrı 2.dönem ayrı kitaplar kullanılıyor.Eğer çantaları çok ağırsa buna bir çözüm aranmalıdır.Yoksa çözümü çantayı taşımak değildir.Eğer bir gün çantasını taşımazsanız görevinizi yapmamış durumuna düşüyorsunuz.Şuan bazı okuyucularım bunun basit bir örnek olduğunu düşünüyordur ama bu davranış peşinde başka tavizleri getirmektedir.Öğrenci çantasını açtığında bir kitabının yada defterinin eksik olduğunu gördüğünde ''Öğretmenim annem defterimi/kitabımı koymamış ''diyebilmektedir.Bu cümlenin kaynağı çanta taşımaktan başlıyor.Hele birde ödevler yapılmamışsa öğretmenin 'ödevlerini neden yapmadın ?'' ''sorusuna annem/babam yaptırmayı unuttu'' diyebilmektedir.Özgüven zaafı bu noktada başlıyor.Aynı grup velilerimiz çocuğu sınıf içerisinde başka bir arkadaşı ile tartıştığında yada kavga ettiğinde çocuğuna konuyu öğretmeninle paylaş o sorunu çözecektir demesi gerekirken sorunu kendisi çözmek için okula gelip çocuğunun kavga ettiği çocukla tartışabilmekte bu duruma şahit olan kendi çocuğu artık yanından geçen öğrencinin kolu dokunsa vurdun diyen tepki verip anneme/babama söyleyeceğim seni demektedir.
Çocuklarımız yaşları gereği karşılaşabilecekleri sorunları kendileri çözebilme beceri ve olgunluğunu göstermelidir.Eğer sorun kendisini aşıyorsa, öğretmeninden ve rehber öğretmeninden destek almalıdır.
Konuşabilen derdini anlatabilen fikrini düşüncesini ifade edebilen eleştirebilen sorgulayabilen bireyler yetiştirmek istiyorsak hangi yaşta bulunuyorsa o yaşın davranışlarını kazanmasında kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeliler.Ama biz ebeveynlerde her zaman çevresinde olup onu teknolojinin ve çevrenin yanlışlıklarından hatalarından ve kötülüklerinden korumalıyız.Benim çocuğum kendini bilir kendisini korur düşüncesi ile internette sosyal paylaşım ağlarında sanal ortamda ve gerçek hayatta korumasız da bırakmayalım.'' Ormanı yakan da ateş ocağı yakan da ateş''internet kötü demiyorum önemli olan ormanı yakmadan sadece faydalı kısımlarını kullanmaktır.
Murat TÜRKAN
Sınıf Öğretmeni
www.bireyegitimi.blogspot.com www.basariyolum.blogspot.com
Çocuk Sosyal Ağlar ve İnternet
Sosyal Ağlar ve Çocuklarımız
Sosyal ağlardan çocuklarımızı ne kadar
koruyoruz ? Sosyal ağlardan koruduğumuzumu sanıyoruz? Evde bilgisayar yada
internet olmayınca çocuklarımızın sosyal ağların tehlikelerinden uzak
kaldığınımı düşünüyoruz? Benim çocuğum doğruyu yanlışı bilir yapmaz kötü birşey
derken gerçekten öylemi yoksa kötü birşey düşünmek istemediğimiz için kendimizi
mi kandırıyoruz?

Sosyal ağların tehlikelerini biz ebeveynler ne kadar biliyoruz? Sosyal ağlar sadece kötü arkadaşların denk geleceği yada zamanı boşa harcamak gibimi algılanıyor.Ben sizlere bu makalemde kısa kısa sosyal ağların çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmek istiyorum.Sosyal ağlara daha düzgün bir ifade ile '' Sosyal Paylaşım Ağları''denmektedir.Nedir bu sosyal paylaşım ağı denen günümüzün vazgeçilmezi çocuğuyla yetişkini ile kullandığımız.
İlk şunu söyleyeyim sosyal paylaşım derken bazen özel olan mahrem olan herşeyinizide milyonların önüne sunabiliyorsunuz.Arkadaşınıza göstermek için koyduğunuz resmi sadece arkadaşınız değil onun diğer arkadaşlarıda onların arkadaşlarıda onların arkadaşlarıda diye diye milyonlarca kişi görebiliyor.Hatta resminizi oradan kopyalayarak başka yerlerde de kullanabilirler.
Çocuklarımız okulda semtinde
sokağında hatta akrabaları içerisinde gerçek hayatta oturup konuşmadıkları
kişilerle sosyal paylaşım ağlarında saatlerini harcıyorlar.Sonra bir gün
tanımadıkları insanlarla bu yolla tanışmaya başlıyorlar sohbetler sms ler derken
40 yıllık dost oluyorlar.Peki o insanları gerçek hayattan tanımadığı için
onların dürüstlüklerine ne kadar inanıyorlar.Samimiyet o kadar ilerliyor ki
karşılıklı özel sorular sorulmaya başlıyor.11-12 yaşında bir çocuğunuzun
olduğunu ve hergün sık sık sosyal paylaşım ağını kullandığını düşünün.Uzun
zamandır da önceden tanımadığı birisi ile bu yolla konuşuyor.TEHLİKE
başlıyor.Karşısındaki kişiyi de kendi gibi 11-12 yaşında olduğunu sanıyor ama
karşısında ki belki de 20 yaşından büyük birisidir.
Veeee..birgün bir soru soruyor. Benim dayımın adı .............ya senin dayının adı ne?Benim dayımın adı da ................aaaaa soyadı ne sanki tanıyorum.soyadıda şu.............
Herşey normal görünüyor değilmi?
Ne var ki bu sorularda sanki gerçek hayatta birbirlerinimi görecekler?Peki o
kişi bu soruları nedne sormuş olabilir?Çocuğunuzun dayısının adını soyadını ne
yapacakki? Yapacağı şu tabi ki....sizin banka hesaplarınıza ulaşmaya
çalışmaktır.Bunun gibi bu işleri yapan birçok yasadışı insanlar var.Banka
hesabınıza nasıl ulaşacaktır.Sizin annenizin evlenmeden önceki kızlık soyadı
nedir? sorusunun cevabını verebilmek için bu bilgiyi çocuğunuzdan
öğreniyorlar.Dahada kötü örnekler mevcut ama makalemde amacım sadece
çocuklarımız koruyalım uyarısı
yapmaktır.
FineLine
www.bireyegitimi.blogspot.com www.basariyolum.blogspot.com
Sosyal ağların tehlikelerini biz ebeveynler ne kadar biliyoruz? Sosyal ağlar sadece kötü arkadaşların denk geleceği yada zamanı boşa harcamak gibimi algılanıyor.Ben sizlere bu makalemde kısa kısa sosyal ağların çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmek istiyorum.Sosyal ağlara daha düzgün bir ifade ile '' Sosyal Paylaşım Ağları''denmektedir.Nedir bu sosyal paylaşım ağı denen günümüzün vazgeçilmezi çocuğuyla yetişkini ile kullandığımız.
İlk şunu söyleyeyim sosyal paylaşım derken bazen özel olan mahrem olan herşeyinizide milyonların önüne sunabiliyorsunuz.Arkadaşınıza göstermek için koyduğunuz resmi sadece arkadaşınız değil onun diğer arkadaşlarıda onların arkadaşlarıda onların arkadaşlarıda diye diye milyonlarca kişi görebiliyor.Hatta resminizi oradan kopyalayarak başka yerlerde de kullanabilirler.
Veeee..birgün bir soru soruyor. Benim dayımın adı .............ya senin dayının adı ne?Benim dayımın adı da ................aaaaa soyadı ne sanki tanıyorum.soyadıda şu.............
FineLine
www.bireyegitimi.blogspot.com www.basariyolum.blogspot.com
Çocuklarla Empati Kurabilmek
Çocuklarla Empati Kurabilmek
Çoçuğunuzla Empati Kuruyormusunuz ?
Çocuğumu anlamıyorum
dediğimizde acaba o bizi anlıyor mu?
Çocuğumuzu anlamak ve onun penceresinden dünyaya
bakabilmek adına onunla empati kurmak, sağlıklı bir iletişimin olmazsa
olmazlarındandır.
Onun dünyasından dünyaya bakmak, onun gibi düşünmek bazen onun adına doğru kararlar vermede bize yardımcı olacaktır.
Onun dünyasından dünyaya bakmak, onun gibi düşünmek bazen onun adına doğru kararlar vermede bize yardımcı olacaktır.
Empati bir ebeveyn için beceri işidir, her anne baba bunu
yapamamaktadır, becerisini iyi kullanabilen ebeveynler, iyi bir dinleyici
olmalarının yanı sıra, çocuklarının dile getirmediği duygularını da sezebilir,
bakış açılarını kavrayabilirler.
Empati
kurabilmek
Çocukla ilgili bir sorun
varsa veya durumu çocukla birlikte değerlendirmek gerekiyorsa çocuğun bakış
açısını yakalamak için fiziksel yakınlaşma çok önemlidir.
Örneğin çocukla konuşurken onunla
aynı hizada olmaya dikkat etmek gerek. Çocuğun hizasına eğilmek, çocuğu kucağa
almak veya bir masa, koltuk gibi sizinle aynı hizaya getirecek bir yere oturtmak
empati kurmak için önemli bir başlangıçtır. Bu, boy farkını ortadan kaldırarak
göz göze konuşmak ve çevreye çocuğun bakış açısıyla bakmaya çalışmanın bir
yoludur.
Kendi çocukluk yıllarınıza dönerek neler hissedip,
neler yaşadığınızı hatırlamaya çalışmak çocukları anlamaya
kolaylaştırır.
Çocuk kendini ebeveyninin yerine koyamaz, çünkü henüz ebeveynlerinin yaşadığı tecrübeleri yaşamamıştır. Aileler de zaman içerisinde bu yönde doğru davranış modelleri oluşturmalı ve empati becerisinin kalıcılığını desteklemeliler.
Çocuk kendini ebeveyninin yerine koyamaz, çünkü henüz ebeveynlerinin yaşadığı tecrübeleri yaşamamıştır. Aileler de zaman içerisinde bu yönde doğru davranış modelleri oluşturmalı ve empati becerisinin kalıcılığını desteklemeliler.
Dinlemek

Çocukla doğru bir iletişim kurmak için en önemli kural
dinlemeyi bilmektir. Yargılardan ve eleştirilerden uzak bir biçimde
dinleyebilmek sanıldığı kadar kolay değildir. Çocuğunuzun isteklerini
reddetmeden ya da kabul etmeden önce aslında ne demek istediğini iyi anlayıp
anlamadığınızı gözden geçirmenizde fayda var.Çocuğunuzla nasıl empati
kurabilirsiniz?
* Kendinizi
çocuğunuzun yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalısınız.
* Empati kurmuş sayılmak için çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamış olmalısınız.
* Zihninizde oluşan empatik anlayışın çocuğunuza doğru olarak iletilmemesi durumunda empati kurma sürecini tamamlamış sayılmazsınız.
Empati ölçülebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Daha iyi empati kurabilmek için;
* Empati kurmuş sayılmak için çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamış olmalısınız.
* Zihninizde oluşan empatik anlayışın çocuğunuza doğru olarak iletilmemesi durumunda empati kurma sürecini tamamlamış sayılmazsınız.
Empati ölçülebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Daha iyi empati kurabilmek için;
* İyi bir dinleyici olun. Anlamak için dinleyin, cevap vermek için
değil.
* Saedece kulaklarınızla değil bütün duyularınızla dinleyin. Beden
dili ve ses tonlarından iletişim halinde olduğunuz insanların duygularını
okumayı deneyin.
* Başkalarının duygu ve düşüncelerine saygı duyun.
* İnsanların sözlü olarak ifade ettikleriyle, beden diliyle ortaya koydukları duygular arasındaki uyuşmazlıkları fark etmeye çalışın.
* İletişim konusunda yaşadığınız olumsuz deneyimleri tekrar gözden geçirerek benzer durumlarla karşılaşmamak için bu deneyimlerden nasıl faydalanabileceğinizi düşünün.
* Kitap okurken veya film seyrederken karakterlerin neler hissettiklerini ve neden böyle hissedebileceklerini düşünün.
* Başkalarının duygu ve düşüncelerine saygı duyun.
* İnsanların sözlü olarak ifade ettikleriyle, beden diliyle ortaya koydukları duygular arasındaki uyuşmazlıkları fark etmeye çalışın.
* İletişim konusunda yaşadığınız olumsuz deneyimleri tekrar gözden geçirerek benzer durumlarla karşılaşmamak için bu deneyimlerden nasıl faydalanabileceğinizi düşünün.
* Kitap okurken veya film seyrederken karakterlerin neler hissettiklerini ve neden böyle hissedebileceklerini düşünün.
kaynak:www..anneyiz.biz
Sınav Kaygısı Nasıl Azaltılır?
Sınav Kaygısı Nasıl Azaltılır?
Kaygı, öğrenmenin ve
öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir.
Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı
anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir "Kriz"dir. Kendisini ispatlaması
gereken, değerli olduğunu herkesin görmesi gereken ve mutlaka kazanılması
gereken bir savaş olarak düşünmeye başlayacaktır. Başkalarının kendisinden çok
şey beklediğini düşünen birey bir süre sonra kendisi için değil başkalarının
taktiri için çalışmaya başlayacaktır.
Bu duygularla sınava hazırlanan genç, her
bir sınavı, hatta her bir çalışma testini, kazanılması gereken bir savaş olarak
görecek, yapamadığı her bir soruyu kaybedilmiş bir savaş olarak
yorumlayacaktır.
ÇOCUĞUN KAYGISINI
AZALTMAYA YÖNELİK ÖNERİLER
İLK ADIM
OLARAK ÇOCUĞUNUZA ZAMAN
AYIRIN
Ebeveynler kendi işlerine ayırdıkları zaman kadar
çocuklarına da zaman ayırmalılar ve onları
dinlemelidirler.
Gençlerin
aile ortamında kendilerini ifade etme imkanı sağlanarak ona güvenildiği ve birey
olduğu hissettirilmelidir.
Aileler
sorunlarını konuşarak halletmelidir. 
Konuşurken bazen ebeveynler empati uygulamayı
unutmamalıdır.
•
Sınavda başarılı olmak için belirli düzeyde kaygıya gerek
vardır.
ANCAK FAZLASI
ZARARDIR
•
Kaygı bulaşıcı bir
duygudur.Çocuğunuzun geleceği konusundaki endişeleriniz çocuğunuza yansır.
•
Sizin sınav sonucu
ile aşırı meşgul olmanız, çocuğunuzun da bu yönde meşguliyetini arttıracaktır.
•
Bu nedenle öncelikle aileler kaygılarını azaltmaya çalışmalıdırlar.
ÖĞRENMEYİ OLUMLU KILMAK
İÇİN YAPILMASI GEREKEN AZARLAMAYI, BEDENSEL CEZA VERMEYİ, ELEŞTİRMEYİ
VE BAŞKALARIYLA KIYASLAMAYI BIRAKMAKTIR. ÇÜNKÜ KIYASLAMAK
REDDETMEKTİR.
Eğitim Konusunda
Baskı Yapan Ana-baba, Farkına Varmadan Çocuğun Özgüvenine Zarar
Verir.
Çocuk, Ya “Kaçınma”
Tepkisi Göstererek “Öğrenme Etkinliğinden” Vazgeçme Yolunu
Seçebilir. Yani Çaba Olmazsa Başarısızlık Olmaz, Başarısızlık Olmazsa Rezil
Olmazsın, Mantığını İşletir.
Ya Da
“Telafi” Amacıyla Tüm Yaşamını Akademik Başarıya Endeksleyerek Oyun Ve
Ders Dışı Yaşam Yerine, Sadece Ders Çalışmayı Yeğler.
Özgüveni olan başarılı bireyler yetiştirmek
istiyorsak onları kaygılarından uzaklaştırmalıyız,onların kaygılarını
artırmaktan kaçınmalıyız.Önce bizim değil kendi beklentileri
olmalıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)