18 Temmuz 2013 Perşembe

Sabiha Gökçen Kimdir?

TAYYARECİ SABİHA GÖKÇEN

Ankara’da Kızılay’da Ziya Gökalp caddesindeki 9 numaralı üst katın zili yanında ki kartvizitte “Tayyareci Sabiha GÖKÇEN” yazıyor.
1925 yılında Atatürk’ün Bursa gezisi sırasında vatanı kurtaran bu büyük insanı henüz 12 yaşında iken tanıma şansı bulan ve “Ama...... bir leyli mektep olsa..........” sözü üzerine Gazi’nin kızı olan Sabiha ....
SABİHA GÖKÇEN
“GÖKÇEN” SOYADINI NASIL ALDI ?



Hemen herkes Ata’nın kızı Sabiha “GÖKÇEN” soyadını almasının havacılığın doğal sonucu sanır. Oysa hiçbir ilgisi yoktur. Daha doğrusu öncesinden yoktur da sonrasında meslek soyadını izlemiştir.
Sabiha GÖKÇEN “GÖKÇEN ‘liği şöyle anlatıyor.. “Benim soyadımın mesleğimle hiçbir ilgisi yoktur olamaz da. Çünkü ben havacılığa 1935 yılında girdim. Oysa Büyük Atatürk bu soyadını bana bir yıl önce verdi. Soyadı kanunu, Ata’nın önem verdiği devrimlerdendi. Bu bakımdan 1934 yılında Atatürk’ün sohbetli sofralarda baş konu “soyadı” idi. İşte hiç unutmam, 19 Aralık 1934 akşamıydı. Sıra bana gelmişti. Atatürk “Sabiha’ya bir soyadı bulmamız gerektiğini “ söyledi. Bir süre düşündükten sonra “GÖKÇEN olsun” dedi. Oradaki bir kağıdın üstüne de yazdı. Yazı aynen şöyleydi
“Sabiha GÖKÇEN
S. GÖKÇEN’dir
K.ATATÜRK
19.12.1934
SABİHA GÖKÇEN

HAVACILIĞA İLK ADIM

Rastlantını güzelliğine bakın ki, Atatürk’ün “GÖKÇEN” soyadını vermesinden sadece altı ay sonra Sabiha GÖKÇEN gerçekten “havacı” olacaktı.
“O sırada bizde sivil havacılık fiilen yoktu. Atatürk ise, geleceğin göklerde olduğunu çok önceden görmüş, bu yolda hamle yapılması gereğine inanmıştı. Bu amaçla Hava Kurumu’nun ileri gelenleriyle görüşmüş ve bir okul açılmasına karar verilmişti.
Gün 5 Mayıs 1935 ti. İlk havacılık okulumuz, Ata’nın verdiği isimle “Türkkuşu” o gün açılacaktı. Araya sıkıştırayım: Atatürk bana GÖKÇEN soyadını verdikten sonra artık Sabiha demiyor, GÖKÇEN diye sesleniyordu. Açılışa giderken, ben sadece Büyük Ata ile birlikte olduğum için, bir de renkli bir olay da bulunacağım için mutluydum. Ama bunun bir havacılık okulu olması, ne yalan söyleyeyim, hiç ilgimi çekmiyordu. Tören gayet güzel oldu. Yurtdışından gelen uzman uçucular planörlerle gösteri yapıyor, kimi de paraşütle atlıyordu. Önceleri çok sakindim fakat ilerleyen dakikalarda, birden heyecanlandım, çok hoşuma gittiğini farkettim. Atatürk ’de bu değişikliği fark etmiş, eğildi;
- Çok mu hoşuna gitti?
- Evet çok.... Çok hoşuma gitti
- Peki, sen de atlayabilir misin?
- Evet paşam, atlayabilirim. Hemen tayyareye bindirseler ve “atla” deseler koşup atlayabilirim. Gibime geliyor.
Ata, Hava Kurumu Başkanı Fuat BULCA’ya döndü:
- Bak Bulca, GÖKÇEN de atlamak istiyor.
Hemen yabancı uzman çağrılmıştı. Kendisine bir genç kızın atlamaya heveslendiğini söyleyince, kaşları kaldırdı:
- Şimdi olmaz. Elbette o da atlar fakat bir süre teknik bilgileri öğrenmesi lazım. Okula yazılsın, öğretelim.
İşte bu andan itibaren Sabiha GÖKÇEN, “Türkkuşu’ nun ilk kız öğrencisi” oluyor, soyadına tam uyan mesleğe ilk adımını atıyordu.
Okula Paraşüt için gitmişti ama.....
Sabiha Türkkuşu’na paraşüt için gitmişti ama, okula yazıldıktan ve eğitime başladıktan sonra hevesi başka yöne sapmıştı. Uçaklar paraşütlerden daha cazip gelmeye başlamıştı. Çok sevinmişti uçmayı.... Hem de daha uçmadan.... İçindeki bir his, ona yıllardır bomboş geçen yılların artık bittiğini, aradığı uğraşıyı bulduğunu bildiriyordu sanki.... Havacılıktan başka şey düşünmez olmuştu. Sabahları saat beşte kalkıyor, çalışıyor, çalışıyordu. Hocalarla birlikte planörde uçtuktan sonra, uçmanın en büyük sevgilisi olduğunu anlamıştı. Atatürk de genç kızı teşvik ediyordu.
Nihayet uçuş günü gelmişti. Sabiha sevinçten ve heyecandan yerinde duramıyordu.
Bakın bakın, o günü nasıl hatırlıyor GÖKÇEN:
Her gün gittiğimde ne gün uçacağımı sorar, fakat her seferinde uçuş günümün daha gelmediği cevabını alırdım. Havacılıkta önce çift komuta denen usulle, hocayla birlikte uçulur. Sonra tek başına uçuş izni verilir. Bir sabah yine erkenden kalktım. Derse gidecektim ki Atatürk’ü her zamandan daha erken kalkmış buldum. Hem de önemli bir yere gidecekmiş gibi giyinmişti. Elini öptüm, derse gittiğimi söyledim. Kendisinin niye bu kadar erken kalktığını merak etmekle birlikte soramadım. Ama o ben sormadan konuştu, benimle beraber geleceğini söyledi”
- Sabiha GÖKÇEN, bu söz üzerine Gazi’nin belki uykusu kaçtığı için hava almak üzere kendisiyle birlikte yürüyeceğini sanmıştı. Ama o da ne? Atatürk GÖKÇEN’le birlikte Türkkuşu’na geliyordu. Hocası karşılıyor ve “GÖKÇEN , bu gün yalnız başına uçacaksın” diyordu.
Sabiha sonrada öğrenmişti ki, havacılar ilk tek başına uçuş günün öğrencilere söylemezlermiş; ama yaverleri vasıtasıyla Ata’ya haber vermişlerdi. O da erken kalkıp GÖKÇEN’le birlikte gelmişti: “İlk uçuşunda kızını yalnız bırakmamak için."
GÖKÇEN TÜRKKUŞU'NDAN HAVA OKULUNA NASIL GİRDİ ?
Türkkuşu gittikçe gelişiyordu. Bu arada Ata’dan duyduğu bir söz, GÖKÇEN’in hayatının daha da değişeceğini müjdesini verir gibiydi: “ Bu kadarla kalmayacaksın, GÖKÇEN bunu ilerleteceksin! İlerleyecek de nasıl? Yanıt açık :Hava Okuluna gidecekti...
Ve işte bu aşamada Çankaya’daki “ hocanım” hatırlanmıştı. Ata, Nüveyre Uyguç öğretmeni de Sabiha ile birlikte yolluyordu sonrasını şöyle anlatıyor.
“ Hava Okuluna girerken Büyük Atatürk’üm de hazırdı, bana burada muvaffak olacağımı söyleyerek moral veriyordu.
1936 yılının başlarındaydık.
Bu arada önemle belirtmek istediğim bir nokta var. Atatürk, kadının asker olması, havacı olması gibi önemli hamlede beni de bir öncü olarak görevlendiriyordu. Düşündüklerinin bazısını ben de deniyordu önce. Kıyafet konusu gibi.... Üniformayla gezmemi arzuluyordu. Şapkama bir defne dalı koydurtmuştu. Sonradan bu defne dalı, yüksek rütbeli subaylar için kabul edilen şekil olacaktı. Yani Ata, kadın asker fikrini kafasında geliştirirken, ilk olarak beni gözlem konusu yapmıştı. Benden aldığı izlenimleri, düşünceleriyle birleştiriyordu”
O dönemde kadının asker olması için koşulların henüz tam olmadığını söyleyen Mareşal Fevzi Çakmak bile, GÖKÇEN’i çok takdir ettiğini her karşılaşmasında söyledi. Hatta bir geçit döneminde GÖKÇEN’in filonun önünde uçuşundan duyduğu mutluluğu Atatürk’e iletmişti.
Sabiha GÖKÇEN, Hava Okulu’nda başarılarını birbirine ekliyor, Ata’yı çok mutlu ediyordu. Atatürk de, sık sık ona moral vermekten geri durmuyordu. Örneğin 1937 yılında bir gün, Ata’dan hem de el yazısıyla, şu mektubu almış, çok mutlu olmuştu.
Kızım Uçman GÖKMEN’e
Muaffakiyetle Ankara’dan Eskişehir’e geldiğini memnuniyetle öğrendim. Eskişehir’deki uçuş vazifelerini yaptıktan sonra, İstanbul’a da muaffakiyetle gelmene intizar ederek gözlerinden öperim.
K. ATATÜRK
1936 Trakya Manevraları, Sabiha GÖKÇEN’in ilk askeri tatbikatıydı. O güne kadar bilgisi bir ölçüde teoride kalmıştı, pratiği fazla olmamıştı. Trakya Manevralarında havacı kızımız pratik yönden iyi deneyim sahibi oldu

AKROBASİ AŞKI

Florya daydı GÖKÇEN'in canı öylesine uçmak istemişti ki... Aslında genç kız ne zaman bir uçak sesi duysa, hemen heyecanlanıyor içindeki “ uçma arzusu’nu kolay kolay bastıramıyordu. Yeşilköy’e geçti. Meydanda iki uçak duruyordu. Uçaklardan biri akrobasiye çok elverişli idi. Sabiha GÖKÇEN müfreze kumandanından uçma izni isteyince, kumandan “ kendi tayyarenle uçabilirsin “ dedi. Doğrusu bu, heyecanlı pilotumuzun hiç işine gelmemişti. Havalara çıkıp şöyle takla atmak, pazarın zevkini öylesine çıkarmak istiyordu. Öteki uçağı rica ettiğini söyleyince kumandan “peki” derken hemen ekledi: Akrobasi yapmayacaksın ama! O şartla uçabilirsin”
Genç havacımız uçağa bindi, motoru çalıştırdı. Bu yandan da düşünüyordu. Canı akrobasi yapmak istiyordu. Şu anda bindiği uçak buna çok uyuyordu . İyi ama, kumandana söz vermişti akrobasi yapmayacaktı. İçindeki akrobasi yapma arzusunu bastırıyordu bir yandan; öte yanda sözü tutmak gereğini.... Hemen not defterini açtı, bir şeyler yazdıktan sonra, o sayfayı koparıp yerdeki makiniste verdi:
“Bunu müfreze kumandanımıza götürün”
Ve uçağı havalandırdı. Müfreze kumandanı az sonra, GÖKÇEN’in yolladığı şu satırları okuyordu” Tayyareyi aldım Teşekkür ederim, fakat akrobasi yapacağım Hürmetler”
Bu bir hataydı. Sabiha GÖKÇEN, yıllar sonra bunun hem de büyük hata olduğunu itiraf ediyordu: “Havacılığı çok seviyordum. O yaşın etkisiyle, evet, bir gençlik hatası yaptı işte!”
Müfreze kumandanı derhal Florya köşkünde bulunan Ata’ya durumu yaverleri kanalıyla bildiriyordu. Bu sırada GÖKÇEN köşkün üzerinde uçuyor, akrobasi yapıyordu. Kızının hünerini görmek isteyen Atatürk, yaverlerin verdiği haberle suratını asıp “Çok çabuk... Müfreze kumandanına telefon et! Bu hareketi bir başka subay veya gedikli yapsaydı, ne ceza verecek idiyse, o cezayı aynen Sabiha GÖKÇEN’e versin .
Yere sevinçle inen Sabiha GÖKÇEN müfreze kumandanının kendisini beklediğini bildiriyor, o da soluğu kumandanın karşısında alıyordu. Kumandan söze çok sert giriyor “ Sen asker olmak istiyorsun. Ama askerliğin ilk şartı disiplindir. Sana çok ağır ceza verecektim. Fakat Atatürk’ün büyük davranışından ötürü seni bir defalık affediyorum.
GÖKÇEN çok mahcup olmuştu ve havacılık yaşamında da özel yaşamında da bu tür bir hatayı tekrar etmedi.
BİR TABANCA OLAYI
“ Eskişehir’de Tayyare Alayı’nda staj gördüğüm günlerden birinde uçuştan indiğimde bölükteki fevkaladelik dikkatimi çekti. Hemen sordum. Bizim bölüğün Dersim Harekatı’na katılma emrinin geldiğini söylediler. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Derhal bölük kumandanımıza koştum o bölükte olduğuna göre, elbette ben de gidecektim. Ancak kumandan hiç de beklediğim cevabı vermedi. Alay kumandanına başvurmamı söyledi sadece....
Bu sefer alay kumandanına koştum. Evet, gidebilirdim. Ama özel müsaade lazımdı. Bir kadın pilotun askeri harekata katılmasına tek başına karar veremiyordu. Bunun içinde vakit yoktu. Çünkü bölük ertesi gün gidecekti. O zamanın tayyareleri bir kalkışta çok uzun mesafeyi katedemedikleri için orada inecek, yeniden havalanacaklardı. Bunu bir fırsat saydım ve benimde Ankara’ya kadar arkadaşlarımla uçabilmem için izin istedim. Bu masum isteğim kabul edilince bende bölükle birlikte yola çıktım.
Ankara’ya vardığımda hava kararıyordu. Hemen Çankaya’ya koştum. Atatürk beni karşısında görünce, önce hayret etti. Arzumu anlamıştı. Daha doğrusu kendisine isteğim iletilmişti. Bu bakımdan ben daha birşey söylemeden Atatürk konuşmaya başladı. Benim böyle bir harekata katılmamın güçlüğünü dile getiriyordu.
Sabiha GÖKÇEN, sakin görünüşlü bir insandı. Heyecanını fazla belli etmeyen, tatlı bir konuşma üslubu vardı. O günde öyle yapmış olmalıki, Atatürk onun dileğine hayır diyememiş, fakat şu uyarıda da bulunmayı ihmal etmemişti : “ Bak GÖKÇEN, seni çok takdir ederim. Orada da görevini başaracağına inancım tam. Ancak çarpışacağın insanların eline düşersen, sana fena muamele etmelerinden korkarım. Buna çok üzüleceğimi bilirsin.”
Sabiha GÖKÇEN birden gürlemiş, “ emin olunuz” demiş, “ kendimi onlara diri diri teslim etmem.”
İşte bu anda Atatürk birden tabancasını uzatmış, hiç birşey söylemeden...
Genç havacı kızımız gerçekten Dersim Harekatı’na katılarak, erkek pilot arkadaşları gibi görevini başarıyla yerine getirmişti.
DERSİM HAREKATINDA BOMBALARLA UÇAĞINI KONTROL EDERKEN
UÇAK MAKİNALISINI KONTROL EDERKEN
Sabiha GÖKÇEN Dersim Harekatı'nda...

HAVACILAR GECESİ

Ankara Palas’ta bir Cumhuriyet Balosu veriliyordu. nce ziyafet, ardından suare... Suare kısmına sadece general rütbesindeki askerler davet edilecekti. Atatürk buna müdehale etmiş, “ bu gece havacıların gecesi ise rütbe – kıdem olmaz, bütün havacılar davet edilecek” demişti. Gerçekten hepsi davet edildi ve en önemliside, Atatürk o gecenin adeta tamamına yakın kısmını genç havacılarla , genç teğmenlerle geçirdi. İstikbalin göklerde olmasını söylemesi bir yana Ata’nın havacılığa ne derece önem verdiğinin açık ispatı idi.
Bir Türk kızının “DÜNYANIN İLK KADIN SAVAŞ PİLOTU” yaparak onurlandıran Atatürk, acaba bu günleri görse...Türk kadınını eskisinden de geriye götürmeye kalkanların varlığını görürse... “ EY TÜRK GENÇLİĞİ !...” diye seslenmez miydi yeniden ?
SABİHA GÖKÇEN
SABİHA GÖKÇEN ( 21 MART 1913 BURSA - 22 MART 2001 ANKARA )
1 MAYIS 1938 TARİHLİ NEWYORK JOURNAL AND AMERICAN GAZETESİNDE GÖKÇEN



Kaynak:www.tayyareci.com.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder